İşitme Kaybı – Yeni Bi’ Bakış
İşitme kaybı birçok patolojik sebebe bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir: Konjenital sebepler, travma, yaralanma, ototoksitite, enfeksiyon, yaşlanma, tümör, çevresel faktörler, orta kulak patolojileri, idiopatik nedenler gibi…
Odyometre ile yapılan işitme testi sonucu, elde edilen odyogram ile hava ve kemik iletimi eşikleri gösterilmektedir. Elde edilen sonuçlar yorumlanarak kişinin işitme kaybı miktarı ve tipi ile ilgili bilgiye ulaşılmaktadır. Üretilen saf ton sesler aracılığıyla yapılan odyometrik ölçümler, 125–20.000 Hz aralığında yapılabilmektedir. Ancak işitme değerlendirilmesi genellikle 250-8000 Hz aralığında yapılmaktadır. Bu frekans aralığının tercih edilmesinin sebebi, gündelik konuşma seslerinin yoğunluklu olarak bu aralıkta olmasıdır (Tate, 2013).
İşitme kayıpları genel olarak 3 tipe ayrılmaktadır: iletim tipi, sensörinöral, mikst tip;
- İletim tipi işitme kaybı; sesin, dış kulaktan kokleaya iletimi sırasında zayıflaması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Orta kulak veya dış kulakta meydana gelen bir patolojiye (otit media, otoskleroz, buşon, dış kulak yolu atrezisi, perforasyon gibi…) bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Hava yolu eşiklerinde düşüş gözlenirken, kemik yolu eşikler normal sınırlarda elde edilir. İletim tipi işitme kaybı; tedavi edildiğinde işitme kaybında kısmen azalma gözlenmektedir.
- Sensörinöral işitme kaybı; kokleada veya nöral yollarda meydana gelen hasar sonucu ortaya çıkmaktadır. Hava yolu eşiklerinde düşüş olması ile beraber 12 kemik yolu eşiklerinde de düşüş gözlenir ve hava-kemik eşikleri çakışıktır. Bu tür işitme kayıpları bazen tedavi edilebilmekte ancak çoğunlukla tedaviye yanıt vermemektedir. ·
- Mikst tip işitme kaybı; kişinin hem sensörinöral hem de iletim tipi işitme kaybının bir arada olduğu işitme tipini tanımlanmaktadır. Hava yolları ve kemik yolu eşiklerinde düşüş görülmekle beraber, kemik yolu eşiklerinin hava yolu eşiklerinden daha iyi olduğu işitme kaybı tipidir. Bu tip işitme kayıplarında kalıcı bir işitme kaybının yanında orta kulak veya dış kulak patolojisi de işitmeyi etkilemektedir (Stach, 2008).
İşitme kaybının tipinin yanı sıra derecesi kişinin gündelik yaşantısı üzerinde etkili olmaktadır. Hafif-orta derecede işitme kaybına sahip kişiler seslerin büyük çoğunluğunu duysalar dahi kelime ve cümleler içerisindeki fonemleri kaçırmaktadırlar. Dolayısıyla bazı konuşmaları duysalar dahi anlamakta zorlanma, gürültüde konuşmayı anlama problemlerinin yanında pre-lingual işitme kayıplarında artikülasyon problemleri de gözlenebilmektedir.
İleri ve çok ileri derecede işitme kaybına sahip kişiler, sesleri duyabilmek için kendileri ile bağırılarak konuşulmasına ihtiyaç duyarlar, sessiz ortamlarda dahi konuşmaları anlayamazlar, pre-lingual işitme kaybında konuşma gelişimi etkilenmektedir.
İşitme kaybı olan kişilerin gündelik hayatlarında karşılaştıkları bu problemlerin azaltılması ve yaşam kalitelerinin arttırılması amacıyla bu kişilere işitme cihazı kullanımı önerilmektedir Kanal içi (CIC), kulak arkası (BTE) gibi farklı tipte işitme cihazları bulunmaktadır. (Dillon, 2012)
işitme cihazlarında, öncelikle gelen ses dalgalarını akustik enerjiden elektrik enerjisine dönüştüren mikrofon aracılığıyla sesler toplanır. Gelen sinyaller amplifikatörler ile güçlendirilir. Güçlendirilen bu sinyaller, hoparlör aracılığıyla 13 elektrik enerjisinden akustik enerjiye dönüştürülür. Oluşturulan bu ses dalgaları akustik enerji şeklinde dış kulak yoluna iletilir. iletilen akustik enerji, her zaman için mikrofon tarafından alınan sesten daha büyüktür. Bu ek enerji işitme cihazlarında bulunan pil tarafından sağlanır.
işitme cihazları, kullanıcı için iyileştirme sağlamak amacıyla giriş sinyalini değiştiren sinyal işlemcileridir. Ne yazık ki, sinyal gücünü bazı bozulmalar olmadan artırmak henüz mümkün değildir. Dolayısıyla tüm işitme cihazlarında çıkış sinyali giriş sinyalinden farklıdır. Bazı uygulamalarda konuşmanın anlaşılırlığının artması amacıyla sinyal bilerek değiştirilmektedir. Giren sinyal ile çıkan sinyal arasındaki farklılıkların büyük kısmı, işitme cihazına yapılan ayarlar ile belirlenir. Bu nedenle herkes için aynı ayar kullanılmamakta, her kullanıcı için ayrı işitme cihazı ayarı yapılmaktadır (Tate, 2013).
ileri ve çok ileri derecede işitme kayıplı hastalar, çoğunlukla işitme cihazı aracılığıyla uygulanan amplifikasyon ile istenen faydayı görmemektedir. Çünkü ileri çok ileri derecede işitme kaybına sahip kişilerin tüy hücre sayısı, çok azdır veya hiç olmayabilir. Böyle hastalarda koklear implant ya da biyonik kulak denilen yöntem kullanılmaktadır. Koklear implant; kokleaya yerleştirilen elektrotlar yoluyla işitme sinirinin elektriksel olarak uyarılmasını sağlamakta ve işitme cihazından yararlanamayan hastalar için işitme algısı sağlamaktadır. Koklear implant sisteminin iç parçalarını ameliyat ile yerleştirilen elektrot zinciri oluştururken, implantın dış parçasını alıcı-uyarıcısı, konuşma işlemcisi ve iletici bobin oluşturmaktadır. Koklear implant sisteminde; akustik sinyalleri, konuşma işlemcisindeki mikrofon alır, sinyalleri işler ve bilgiyi iletici bobine aktarır. iletici bobin, bilgiyi implanta aktarır ve implant gelen işitsel bilgiyi çözer. Elektriksel uyarım ile koklea içindeki spiral ganglion hücreler uyarılır ve ses elektriksel yolla işitme merkezine iletilir. Çok ileri derecede işitme kaybına sahip hastaların, işitme cihazı amplifikasyonu ile sağladıkları faydaya kıyasla, koklear implanttan sağladıkları fayda çok daha fazla olmaktadır (Clark, 2003).