Gürültüye Bağlı İşitme Kaybı
Gürültüye Bağlı İşitme Kaybı ,gürültü hoşa gitmeyen, istenmeyen rahatsız edici ses olarak tanımlanmaktadır (Sezgin, 2016). Gürültü Kontrol Yönetmeliği’ne göre ise gürültünün tanımı şu şekildedir: ‘’Gelişigüzel bir yapısı olan bir ses, bir ses spektrumudur ki, sübjektif olarak istenmeyen bir ses biçiminde tanımlanır’’(ÇevreveOrmanBakanlığı, 2010). Klinik bilimler açısından gürültü işitmeye zarar verme ihtimali olan yüksek şiddetli sesi ifade etmektedir (Flint ve ark., 2014). Yüksek şiddetli kısa süreli ya da uzun süreli sesler iç kulak yapılarına zarar verebilir ve gürültüye bağlı işitme kaybına (GBİK) neden olabilir (Basner ve ark., 2014). İşitme kaybı gürültüye maruz kalınan ilk anda ortaya çıkabildiği gibi uzun süreli maruziyet sonucunda da oluşabilir ve geçici ya da kalıcı işitme kaybına neden olabilir (Stucken & Hong, 2014).
Gürültü zamansal parametrelerine göre temel olarak sürekli, dalgalı, kısa süresi ya da kesikli gürültü olarak adlandırılmaktadır. Sürekli gürültü ya da kararlı durum gürültüsü dalgalı gürültüye kıyasla nispeten sabittir, dalgalı gürültü zaman içinde artar ve azalır. Kesikli gürültü ise sürekli devam etmez zaman içinde kesintiye uğrar. Gürültünün miktarı genellikle ses basınç seviyesi olarak adlandırılır, sound level metre (SLM) kullanılarak desibel (dB) olarak kullanılarak ölçülür ve dBA skala olarak adlandırılan ağırlık-sıklık parametrelerine göre adlandırılır (Flint ve ark., 2014). Ses basınç seviyesi ve gürültü seviyesi sesin yayılması sırasında değişen atmosferik basıncın denge basıncına göre farkı, desibel (dB) ise verilmiş bir ses şiddetinin kendisinden 10 kat az diğer bir ses şiddetine oranının 10 tabanına göre logaritmasına eşit ses şiddeti olarak tanımlanmaktadır (ÇevreveOrmanBakanlığı, 2010). dBA skalası işitme sisteminin frekansa göre hassasiyet eğrisini taklit edecek şekilde tasarlanmıştır (Flint ve ark., 2014).
Gürültü ölçümü yapılan aletler gürültü tipine göre de değişiklik göstermektedir. Gürültü ölçümünde sıklıkla SLM kullanılmakla birlikte farklı gürültü türleri için farklı gürültü ölçüm cihazlarının kullanılması gerekir. Örneğin darbe gürültüsünü ölçebilmek için anlık gürültü ölçümüne daha hassas olan cihazların kullanılması gerekmektedir. Gürültülü alanda çalışan hareketli bireylerde, kişiye bağlı gürültü dozimetreleri kullanılmaktadır
Gürültü işitme sisteminde kalıcı ya da geçici hasara neden olabilir. Geçici ve kalıcı işitme kaybı arasındaki ilişki kesin olarak bilinmemektedir. Düzelebilen kayıplar geçici işitme kaybı olarak adlandırılmaktadır. Geçici işitme kaybında özellikle 3-6 kHz frekans bölgesindeki işitme eşikleri kötüleşir. Geçici işitme kaybına başka semptomlarda eşlik edebilir; tinnitus, diplakuzi, yüksek ses hassasiyet…vb (Pelegrin ve ark., 2015). Maruziyetin süresine bağlı olarak geçici işitme kaybının düzelmesi günler, haftalar, aylar alabilir. Geçici işitme kaybı düzelmezse ya da tekrar yüksek şiddetli gürültüye maruz kalınırsa kalıcı işitme kaybına dönüşebilir. Kalıcı işitme kaybında işitme eşikleri geri dönüşümsüz olarak kötüleşir ve koklear yapılar kalıcı hasar görür (Flint ve ark., 2014). Ülkemizde yasal olarak bir günde maruz kalınabilecek gürültü seviyeleri (Tablo 1) ilk kez 1986 yılında yayınlanmıştır.
Tablo 1: Gürültü seviyesine göre gürültüye maruz kalınabilecek maksimum süre
Gürültüye maruz kalınan süre (saat) | Maksimum gürültü seviyesi (dB A) |
7,5 | 80 |
4 | 90 |
2 | 95 |
1 | 100 |
0,5 | 105 |
0,25 | 110 |
0,125 | 115 |
Gürültüye bağlı işitme kaybı gürültüye maruziyetin devam etmesi durumunda aşamalar halinde ilerler. Öncelikle kokleada bulunan dış tüy hücrelerinde, sonra iç tüy hücrelerinde hasar oluşur ve sensörinöral işitme kaybı meydana gelir. Tüy hücrelerinde oluşan hasar ilk dönemde odyometrik inceleme ile tespit edilecek düzeyde olmayabilir. Bu nedenle GBİK’li bireylerin otoakustik emisyon testi ile de değerlendirilmesi önemlidir. Yapılan çalışmalar gürültüye maruziyetin erken tespitinde otoakustik emisyon testinin saf ses odyometrisinden daha hassas olduğunu göstermiştir. Gürültüye maruziyet sonucu otoakustik emisyon amplitüdlerinde azalma meydana gelmektedir (Seixas ve ark., 2012). Gürültüye maruziyet devam ettikçe bireylerde odyometrik ölçümlerle de tespit edilebilecek seviyede işitme kaybı oluşur, zamanla işitme kaybı 3-8 kHz bölgesine yayılır ve maruziyet sonrası kalıcı, sensörinöral tipte işitme kaybı meydana gelir (Flint ve ark., 2014; Meinke ve ark., 2013).
İşitme kaybı erken dönemlerde 3000-6000 Hz aralığındaki orta frekans bölgesinde oluşur, spesifik olarak 4000 Hz’de çentik şeklinde düşüş meydana gelir ve 2000 Hz’in altında işitme kaybı ya çok azdır ya da işitme normaldir. GBİK’in nedeni gürültülü iş yerlerinde çalışma veya çevre gürültüsüne maruz kalma ise bu bireylerde işitme kaybı genellikle simetriktir. Ateşli silah patlaması gibi gürültüler nedeniyle oluşan GBİK’de ise tek taraflı işitme kaybı meydana gelebilir. Başın gölge etkisi nedeniyle gürültünün geldiği tarafta ses 15-30 dB daha az hissedilir ve karşı kulak daha fazla etkilenir.
Bir çok çalışma gürültünün vestibüler sistem üzerinde de olumsuz etkiye neden olduğunu göstermiştir (Fetoni ve ark., 2009). Yüksek gürültüye maruziyet, iç kulaktaki korti organında metabolik ve/veya mekanik değişikliklere neden olmaktadır Bu değişikliklerin en büyük göstergesi, özellikle 3-4 kHz’den başlayarak yüksek frekanslara doğru düşüş gösteren geçici veya kalıcı sensörinöral işitme kaybıdır. İç kulakta; koklea ve vestibüler labirent birbiriyle yakın anatomik ve fizyolojik ilişki halinde olduğundan kokleayı etkileyen patolojilerin vestibüler labirenti de etkilemesi kaçınılmazdır (Keppler ve ark., 2010). Hayvan deneyleri, yüksek şiddetteki gürültünün utrikül, sakkül ve semisirküler kanallarda hasara neden olduğunu göstermiştir. Vestibüler labirentin gürültüye maruziyet sonucu tahrip olmasına neden olan mekanizma ile ilgili yaygın olarak kabul gören iki teori vardır: Birincisi, doğrudan 37 mekanik tahribat ve ikincisi reseptör tüy hücrelerinin dejenerasyonu sonrası oluşan metabolik dekompansasyondur. Bu iki mekanizma, GBİK nedeniyle koklear hasarı bulunan bireylerin vestibüler hasara da sahip olabileceği olasılığını ortaya koymaktadır (Raghunath ve ark., 2012). Gürültü maruziyetinin ayrıca stapes tabanının anatomik olarak sakküle yakın olması nedeniyle sakkülde hasara neden olabileceği düşünülmüştür (Wang & Young, 2007).
GBİK bulunan ve bulunmayan bireylerin kıyaslandığı çalışmalarda gürültüye maruz kalan bireylerde vücut salınımının ve nistagmus görülme oranının arttığı; cVEMP yanıtlarının, VOR kazancının ve kalorik yanıtların ise azaldığı belirtilmektedir (Raghunath ve ark., 2012). GBİK’in vestibüler sistemde iskemiye ve oksidatif hasara bağlı bozulmalara neden olduğu düşünülmektedir (Fetoni ve ark., 2009).
MEtokondri.com’a ücretsiz destek olmak için tıklayınız.